31 Mart 2012 Cumartesi

Gün 1: Başarısız Bir Krep Denemesi ve Eski Bir Aşk Hikâyesi


Dün akşam sipariş verdiğim büyük boy pizzayı afiyetle mideye indirdikten sonra içime bir hüzün çöktü. Bu, yediğim son zevkli yemek gibi geldi bana. Dukan Diyeti beni çok korkutuyor çünkü en son sütü (kahveye konulanı saymazsak) çocukluğumda annemin zorlamasıyla içmiştim, yumurta ağzıma sürmem, yoğurdu ancak uygun bir yemeğin yanında azıcık yerim, tavuk ve kırmızı eti de birisi zorla yedirmezse 40 yıl aklıma gelmez. Nasıl oldu da bu diyete başladım düşündükçe kendime inanamıyorum. Rastlantılardan ve işaretlerden bahsetmiştim, biraz sonra ilkini anlatacağım. Umarım evrenin gönderdiği mesajları yanlış anlayıp kendimi bu diyet serüvenine sürüklememişimdir.
Neyse, ilk günden moral bozmayalım. Dün gece yatmadan önce şişman halimin son belgeleri olsun diye geçtim boy aynasının karşısına önden ve arkadan fotoğraflarımı çektim. 23 kilo fazlam var, hesabıma göre en az 4-5 ay seyir evresi yapıp sonra da vereceğim kiloya göre de 7-8 ay koruma evresi yapmam gerekiyor. 5 ay sonra tekrar çekeceğim fotoğraflarımı, bakalım fark nasıl olacak?

Sabah kahvaltısı için bir kaba yarım çay bardağı süt, bir yumurta ve 1,5 yemek kaşığı yulaf kepeği koyup krep yapmak için el blenderı ile güzelce çırptım. Tavanın içine fırında kullanılan pişirme kâğıdından kesip yaydım ve biraz ısıttıktan sonra karışımı içine döktüm. Kâğıt yandı, krep yapmaya niyetlendiğim şey pişmedi, dağıldı ve böylece kahvaltı tam bir felaket oldu. Öğlen bir tane meyveli yoğurt yedim, Dukan kitabında günde 2 tane yiyebilirsiniz diyordu. Karnımın gurultusunu duymamak için bütün öğleden sonra uyudum. Akşam da yağsız tavuk göğsünü, yağsız tavada pişirip yanında salatalık turşusuyla yedim. İlk günü böyle atlattık bakalım yarın nasıl olacak.

Şimdi gelelim benim bu diyete başlamamı sağlayan işaretlerden ilkine.
İşaret 1: Bir ay kadar önce, şirketten birkaç arkadaşımla öğle yemeği için Kanyon’a gitmiştik. Masadaki diğer kızlar her zaman olduğu gibi salatalarını çatallarıyla didiklerken ben kocaman bir pizzayı bitirmiştim bile. Son parça hala ağzımda kafamı kaldırdığımda karşı masadan biriyle göz göze geldim. Kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Lisedeki erkek arkadaşım, büyük aşkım. Lise bittiğinden beri görmemiştik birbirimizi, uzunca bir dönem yurtdışında yaşadığını biliyordum sadece. Onda bir hareket olmayınca yerimden kalkıp masasına doğru gülümseyerek yaklaştım. Merhaba dediğimde yüzüme anlamsızca baktığını, hatta şaşırdığını gördüm. O yavaşça ve hala şaşkın bir yüzle merhaba derken ben de acı gerçekle yüzleşmiş oldum, beni tanımamıştı. O an oradan kaçıp uzaklaşmak istedim ama olan olmuştu bir kere. “Tabi aradan çok zaman geçti, değiştik hepimiz” dedim. Değişen sadece bendim oysa; lisedeki boyumda, lisedeki kilomdan 29 kilo fazlasıyla. O ise lisedeki halinden daha da yakışıklıydı. Durumu ikimiz için de daha fazla zorlaştırmamak için adımı söyledim. “Defne” diyebildi kekeleyerek. Sanki ölmüştüm de yeniden dirilip karşısına çıkmıştım. Bu kadar şaşkındı, aynı zamanda gözlerinde de derin bir acıma vardı. Kendimi onun gözünden gördüm, yok olmak istedim, görünmez olmak istedim. “Sen iyi misin, hasta falan değilsin ya” dedi sonra. “İyiyim, sağlık sorunlarım vardı ama yavaş yavaş düzeliyor” dedim kendi dediklerime de inanamayarak. Onun uzattığı dala tutunmuştum, bir insan bu kadar kilo alırsa mutlaka bir sağlık sorunu olmalıydı, değil mi? Büyük Bankalardan birinde çalışıyormuş, 2 yıldır İstanbul’daymış, Akatlar’da oturuyormuş. Ben de kendimle ilgili aynı bilgileri verip masama döndüm. Ne o telefonunu verdi ne de ben. Yıllar sonra karşılaşan iki eski sevgilinin bildik hikâyesine benzemiyordu bizimkisi. Bu küçük karşılaşma tokat gibi çarptı yüzüme. Sanki birisi bir ayna tuttu bana ve ilk defa kendime baktım.

İyi bir üniversiteden dereceyle mezun olmuş, yüksek lisans yapmış ve iş hayatında hep başarılı olmuştum ama dış görünüşümden ötürü yargılanıyordum ilk önce. Kendime ne kadar "asıl önemli olan senin benliğin, kişiliğin, kim olduğun" desem de bu durum özgüvenimi yerle bir ediyordu. Erkekler beni bir kadın olarak görmüyor, kadınlarsa rakip kabul etmiyor. Kanyon’daki bu karşılaşma bendeki ilk kıvılcım oldu. Sonra neler oldu, daha sonraki günlerde anlatırım.

30 Mart 2012 Cuma

Gün 0: Yeni bir başlangıç


Hayatım berbat, son 4 yılda adım adım 55 kilodan 78 kiloya çıktım. Bir yıl önce gittiğim diyetisyen onca çabaya rağmen kilo veremediğimi görünce beni bir doktora yönlendirdi, o da teşhisi koydu: İnsülin direnci. O dönem 71 kiloya kadar düştüm, ancak yine kilo vermem durdu ve aynı kısır döngüye girdiğimi anlayarak diyeti bıraktım. Daha önce de bir sürü diyetisyene gidip çeşit çeşit diyetleri denemiştim zaten. Artık tüm umutlarım tükenmişti, kendimi oldum gibi kabul etmeye çalışıyor, ömrümü şişman olarak geçireceğim gerçeğine alışıyordum.

Tek derdim kilo değil elbette, öyle olsa hayatım berbat demezdim. 2,5 yıldır çalıştığım şirket Türkiye ofisini kapattı, bugün işteki son günümüzdü. Son zamanlardaki yoğun çalışma temposu yüzünden sosyal hayattan da iyice koptum. Her gece fazla mesai, hafta sonları toplantı, proje derken ne arkadaş çevrem kaldı, ne bir film izleyebildim ne de bir kitabın kapağını açabildim. Şimdi elimde kalan ne? Sağlıksız bir vücut, sürekli stresten gerilmiş sinirler, bomboş bir hayat, yasal tazminat ve üstüne şirketin verdiği güle güle paketi.

2 yıl önce beni terk eden erkek arkadaşımdan sonra hayatıma kimse de girmedi. Soranlara “yoğun çalışıyorum, ilişki için vaktim yok” diyordum ama bence asıl neden kilolarımdı, şimdi itiraf edebiliyorum. Kilo aldığımdan beri bana kadın olarak bakan hiçbir erkek olmadı sanırım. Kendimi cinsiyetsiz hissediyorum.

İnsülin direnci yüzünden kilolarım ağırlıklı olarak göbeğimde, gıdımda ve kollarımın üst kısmında toplandı. Aynaya arkamı dönerek giyiniyorum, kendimi çıplak görmeye tahammülüm yok.

Sonuç olarak 33 yaşındayım, işim yok, biraz idare edecek kadar param var, boyum 1.61, 78 kiloyum ve çalışmadığımda ne yapacağıma, hayatımı nasıl geçireceğime dair en ufak bir fikrim yoktu.

Şirketin kapanacağı bize 2 hafta önce söylendi. Kapanma koşuşturmasında iş arayacak vaktim de olmadı. İyi ki de olmamış, hayatımın bu baharını kendimi dinleyerek, ne yapmak istediğimi düşünerek ve yaşamımı tekrar şekillendirerek geçirmek istiyorum çünkü. Yeni bir başlangıç gibi. Nasıl olsa bir süre idare edecek param var, tasarruflu olursam 5-6 ay yeter bana. Bir de en önemlisi, belki de benim en büyük mutsuzluk kaynağım kilolarımdan da kurtulmaya kesin olarak karar verdim. Yeni hayatımda beni motive edecek, bana güç verecek bu süreç.

Kilolarımı kabul edip hayatımı böyle sürdürecekken nasıl oldu da kilo vermeye karar verdim? Son bir ayda yaşadığım rastlantılar ve küçük işaretler sayesinde, sanki birileri bana özel bir mesaj göndermeye çalışıyordu. Bu rastlantı ve işaretleri daha sonra detaylı olarak anlatacağım.

Yarın yeni hayatımın ilk günü, Dukan diyetine başlıyorum! Kapı çaldı, sanırım sipariş ettiğim büyük boy pizza geldi. Son akşam yemeğimi yemeye gidiyorum, sonra elveda kilolar.