Bugün, turistlerin yoğun olduğu
bir şehir hatları vapurunda sigara içen bir adama önce Türkçe, yabancı olduğunu
anlayınca da İngilizce sigara içmenin yasak olduğunu söyledim. Bilmiyormuş, ben
uyarınca utandı ve sigarasını boğaza atmak suretiyle söndürdü. Artık ben de
uzatıp “N’aptın, denizi kirletiyorsun” demedim. Şehir hatlarınsa sigara konusu
Türkler için bile sorun. Açık alanda da içmenim yasak olduğunu bilmeyen bir
sürü Türk varken yabancılara kızmak yersiz aslında.
Adam sigarasını denize attıktan
sonra bir başka turist, sigara yaktı. Artık yeter, herkese tek tek mi
söyleyeceğim derken ilk adam gözlerimin içine bakıp beni uyardın onu niye
uyarmıyorsun dedi sanki. Bu sefer 2. sigara yakana dönüp bir İngiliz kibarlığıyla
“yasak beyefendi” dedim. Orta yaşın oldukça üzerindeki adam da bana ukala bir
tavırla “açık alanlarda değil” dedi. “Yanılıyorsunuz, vapurda hiçbir yerde
içemezsiniz” dedim. Adam sanki kırk yıllık boğaz vapuru yolcusu gibi bana kafa
tuttu, asıl benim yanıldığımı söyledi. Daha önce de yazmıştım, bu gibi
konularda pek vazgeçmem. Sigara içmek yasaktır levhasını gösterip, levhada açık
alanlar da dahil yazıyordu, bakın burada yazıyor işte dedim. Adam yine oralı
olmadı, gülerek bir şeyler geveledi. “Siz Türkçe biliyor musunuz” dedim.
“Hayır” dedi. “O zaman size okuyayım” deyip ilanı İngilizceye çevirdim. “Bana
ne”, “yasaksa yasak” manasına gelen bir omuz silkme hareketi yapıp içmeye devam
etti. Nereli olduğunu sordum, “England” dedi. “Bunu kendi ülkenizde yapabilir
miydiniz” dedim. “Neyi?” diye sordu. “Yasak olan bir yerde sigara içmeyi”
dedim. Sanıyorum o an çok az da olsa utanmış olabilir. Yabancı bir ülkede, o
ülkenin insanı tarafından, bir yasak konusunda uyarılsam yapacağım şey
“bilmiyordum” deyip özür dilemek olurdu. Bu adamın ukala tavrı çok canımı
sıktı. “3. dünya ülkesi gördüğün bir yerden yasaklar sana vız gelir, değil mi
ukala Batılı” dedim. Tabi bu son söylediğimi Türkçe ve içimden olarak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder