2,5 yıl çalıştığım ve yakınlarda
kapanan şirketimde iki yıl önce bir hizmet almak için bazı firmalarla
görüşüyorduk. Görüşmeler sonucunda firma sayısını ikiye indirdik, birisine
karar verecektik. İlk görüşmelerde çok yoğundum, sanıyorum o yüzden dikkat
etmemişim ama sonradan firmalardan birinin genel müdürünün çok hoş ve çekici
olduğunu fark ettim. Görüşmeler ilerledikçe adamın zekâsı, esprileri ve
nazikliği çok hoşuma gitmeye başladı, ancak birlikte iş yapacağımız düşüncesi
beni durduruyordu. Aklımın bir tarafı durdursa da diğer tarafı adamdan
hoşlanmaya başlamıştı bile. Ortak konular bulup sohbet edebiliyorduk.
Konuşmalarında dikkat ettiğim kadarıyla kendinden genelde yalnız yaşayan biri
olarak bahsediyordu, parmağında yüzük de yoktu. Çok büyük ihtimal evli değildi.
“Benim evim”, “arabamı şuraya park edip eve yürürüm”, “yemeğimi şöyle yaparım”
gibi birinci tekil konuşmalar da bunu destekliyordu sürekli.
Görüşmelerin sonuna gelindi ve
bir akşam bahsettiğim adam, ben, bizim genel müdürümüz ve onların şirketinden
bir kişi daha anlaşmayı tamamlamak için yemeğe çıktık. İş dışı ortamda, biraz
da içince daha samimi ve yakın davranmaya başladı, ben yine hayallere devam
ediyordum. Bir önceki akşamki yağmurdan bahsederken birden “Kızın camını açık
bırakmışım, yağmur başlayınca hemen odasına koştum” dedi. Dan!!! İlk darbe!
Çocuğu varmış, olsun dedim, herhalde boşandı, olabilir, normaldir. Ben bunları
düşünürken ekledi: “Aldım annesinin yanına yatırdım.” İkinci ve ağır darbe. Çocuğun
annesi de var! “Kayınvalidem de evdeydi, o da uyanmış.” dedi. Ben düşünmeye
devam ediyorum, demek ki kayınvalideyle de arası iyi, büyük ve mutlu bir aile.
10 dakika içinde hayallerim suya düştü, düşmekle kalmadı resmen boğuldu. Umarım
aklımdan geçenleri kimse yüzümden anlamamıştır.
Madem evlisin, niye yüzük
takmazsın, niye “ben, ben” diye konuşup kendini tek kişi gibi lanse edersin.
Haksız mıyım?
haklısın:)
YanıtlaSilSonuna kadar haklısın....
YanıtlaSil