Bir önceki şirketimde birlikte
çalıştığımız bir arkadaşımız vardı. Ne zaman bir yemekten bahsetsek, mesela
biri zeytinyağlı yaprak sarma dese, arkadaşımız atılırdı hemen: “Benim annem
onu şöyle yapar”. Ağzına şapırdatarak anlatırdı, o öyle yapılmaz, içine o
konmaz, bu konur, en güzeli böyle yapılır, bizde böyle yenir diye.
Bir süre sonra yanında yemek
konuşmaya çekinir olmuştuk. Hangi yemekten bahsetsek yine başlıyordu annesinin
onu nasıl yaptığını, yemeğin ne güzel olduğunu anlatmaya. Yemek zevkimizi
yitirmiştik, yediğimiz hiçbir şey lezzetli gelmiyordu. Dünyadaki bütün yemekler
kötü ve yanlış tariflerle yapılıyordu sanki. Doğru ve lezzetli yemek yapmayı
bir tek onun annesi biliyordu. Bize de veriyordu tarifleri ama denediğimizde
eski bildiğimiz lezzetten pek de bir farkı olmuyordu. Muhtemelen eksik
veriyordu tarifleri, sadece onun annesi en iyi yapsın istiyordu. Şimdi
hatırlıyordum da ne kadar mutsuzduk, anneleriyle tartışıp arası bozulan
arkadaşlarımız olmuştu, sen niye onun annesi kadar iyi yemek yapamıyorsun diye.
Yemeden içmeden kesilip zayıflayan arkadaşlarımız da vardı. Hatta birkaç kişi
şirketten ayrıldı.
Dünyanın geri kalanı bundan
habersiz mutlu bir şekilde yemek yemeye ve bundan zevk almaya devam ediyordu.
Çünkü onlar yedikleri yemekleri iyi sanıyorlardı, arkadaşımızla
tanışmamışlardı. Biz ise sürekli o
evdeki yemekleri merak ediyorduk. Arkadaşımıza ima ediyorduk bizi evine davet
etsin diye ama hiç oralı olmuyordu. Acaba
o yemeklerin tadı nasıldı. Sanki büyülü bir şey vardı annesinin yemeklerinde.
Zamanla o arkadaşımızla kimse
yemeğe de çıkmaz oldu. Bir süreliğine onu unutup bir parça karnıyarığı ağzına
götürürken atılıyordu hemen. “Aaa, karnıyarık böyle olmaz. Onu annem önce
haşlar, sonra kızartır, harika olur” diye. Hadi bakalım yemekten zevk
alabilirsen al. Bir keresinde arkadaşlarımızdan biri İtalya’ya seyahate
gitmişti, dönüşte yediği makarnaları anlatıyordu ki arkadaşımız kesti sözünü:
“Makarnayı asıl annemden yiyeceksin, benim annem…”
Dediğim gibi artık yanında
kesinlikle yemek yemiyor, hatta hiçbir şekilde yemekten söz etmiyorduk. O yaz
çok sıcak geçiyordu, öğleden sonra bir arkadaşımız sıcaktan bunalmış olacak ki
:”Köşedeki restorandan buz gibi karpuz sipariş etsek mi” dedi. Biz kaş göz
işareti yapıp susturmaya çalışırken bizimki başladı: “Öyle her yerden karpuz
yenmez” diye. Aman canım, dedim kendi kendime, annesi evde karpuz da yapmıyor
ya, ne diyebilir ki diye düşündüm. O sırada konuşmaya devam ediyordu: “Benim
annem karpuzun çekirdeklerini ayıklar, öyle getirir masaya, bizde karpuz böyle
yenir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder