8 Mayıs 2012 Salı

Gün 39: Madem Evlisin…


2,5 yıl çalıştığım ve yakınlarda kapanan şirketimde iki yıl önce bir hizmet almak için bazı firmalarla görüşüyorduk. Görüşmeler sonucunda firma sayısını ikiye indirdik, birisine karar verecektik. İlk görüşmelerde çok yoğundum, sanıyorum o yüzden dikkat etmemişim ama sonradan firmalardan birinin genel müdürünün çok hoş ve çekici olduğunu fark ettim. Görüşmeler ilerledikçe adamın zekâsı, esprileri ve nazikliği çok hoşuma gitmeye başladı, ancak birlikte iş yapacağımız düşüncesi beni durduruyordu. Aklımın bir tarafı durdursa da diğer tarafı adamdan hoşlanmaya başlamıştı bile. Ortak konular bulup sohbet edebiliyorduk. Konuşmalarında dikkat ettiğim kadarıyla kendinden genelde yalnız yaşayan biri olarak bahsediyordu, parmağında yüzük de yoktu. Çok büyük ihtimal evli değildi. “Benim evim”, “arabamı şuraya park edip eve yürürüm”, “yemeğimi şöyle yaparım” gibi birinci tekil konuşmalar da bunu destekliyordu sürekli.

Görüşmelerin sonuna gelindi ve bir akşam bahsettiğim adam, ben, bizim genel müdürümüz ve onların şirketinden bir kişi daha anlaşmayı tamamlamak için yemeğe çıktık. İş dışı ortamda, biraz da içince daha samimi ve yakın davranmaya başladı, ben yine hayallere devam ediyordum. Bir önceki akşamki yağmurdan bahsederken birden “Kızın camını açık bırakmışım, yağmur başlayınca hemen odasına koştum” dedi. Dan!!! İlk darbe! Çocuğu varmış, olsun dedim, herhalde boşandı, olabilir, normaldir. Ben bunları düşünürken ekledi: “Aldım annesinin yanına yatırdım.” İkinci ve ağır darbe. Çocuğun annesi de var! “Kayınvalidem de evdeydi, o da uyanmış.” dedi. Ben düşünmeye devam ediyorum, demek ki kayınvalideyle de arası iyi, büyük ve mutlu bir aile. 10 dakika içinde hayallerim suya düştü, düşmekle kalmadı resmen boğuldu. Umarım aklımdan geçenleri kimse yüzümden anlamamıştır.

Madem evlisin, niye yüzük takmazsın, niye “ben, ben” diye konuşup kendini tek kişi gibi lanse edersin. Haksız mıyım?

2 yorum: